20 Ağustos 2014 Çarşamba

Halkidiki (Chalkidiki)

Bayram tatilini (2014) son zamanlarda ismini çok sık duyduğumuz Halkidiki de geçirmek istedik. Halkidiki Selanik’ e yaklaşık 100 km uzaklıkta orta Makedonya bölgesinde yer alan ve üç parmaklı bir el gibi kuzeyden ege denizine uzanan yarım ada. Üç parmağın özellikleri de birbirinden farklı. En kutsal olanı en doğudaki parmak. En çok kullanılan adıyla Athos ya da Agion Oros olarak isimlendirilmekte. Agion Oros Türkçede ki aynarozun karşılığı olup Yunanca kutsal dağ anlamına gelmekte. Burası özellikle uç kısmı yüzyıllardır Ortodoks din adamlarının yaşadığı yaklaşık 24 adet kilisenin yer aldığı yarı özerk bir bölge. Kuzeyindeki Nea Roda ve Quaronoupolis isimli turistik yerleşim yerleri var. Adaya ulaşım diğer iki parmaktan daha sıkıntılı. Kutsal olan uç kısma kadınların girmesi mümkün değil. Erkeklerin de girmesi çok kolay değil. Ortodoksluğu kanıtlayan bir belge ile başvuru yapabiliyor. Başvuru kabul edildiği takdirde bu bölge gezilebiliyor. Olasılığı düşük olan bu yolun alternatifi ise yarımadayı denizden turlarla izlemek. En baştaki parmak Kassandra. Selanik’e yakın olması nedeniyle otellerin ve turistik tesislerin kalabalık ve yoğun olan, eğlencenin bol olduğu bir bölge. Kassandra aslında ana karadan bir kanalla ayrılmış ve bir köprüyle bağlantısı sağlanmış adadır. Üç parmak içinde özellikle yaz sezonunda yerli turist kadar yabancı turistin de bol olduğu en hareketli olanıdır. Ortadaki yarımada ise Sithonia’dır. Biz tatilimizi burada geçirdiğimiz için buradaki deneyimlerimiz aktarmaya çalışacağım. Ama önce yol ve yolculuğumuz hakkında bilgi vermeliyim.
Le Mantvi

Agios Nikolaos
Halkidiki ye iki yoldan gidilebilir. İlki Selanik üzerinden gitmektir. Biz gidişte bu yolu tercih ettik. Sabah 6:30 da İstanbul dan hareket ettik. Mola vermeden Tekirdağ, Keşan üzerinden saat 9:00 da İpsala gümrük kapısına ulaştık. Çıkış için klasik olarak uluslararası ehliyet ve arabanın yeşil sigortasının olması gerekiyor. Yeşil sigortanın bitmesine bir gün kalmıştı. İpsala gümrük kapısında Turing ve Otomobil Kurumunun bürosunda uzatmayı planlayarak İstanbul da uğraşmadım. Ancak burada yaklaşık 45 dakika kuyrukta beklemek zorunda kaldım. Çok yoğun olmamasına karşın her iki gümrükten geçişimiz 1 saati buldu. Egnatia Odos E 90 otoyolu Selanik’e kadar gidiyor. Hız sınırı 130 km/saat ancak kavala dan sonra yaklaşık 20 km çok virajlı ve ortalama hız 80 km/saat gibi oluyor. Biz saat 10 gibi bu yola girdik ve saat 13:00 de Selanik’te idik.
Agios Nikolaos

Gümrükteki oyalanma olmasa yolculuğumuz 6 saat kadar sürecekti. Kavala dan sonraki 20 km dışında trafiğin az olduğu çok rahat bir yol. Yol boyunca üç yerde 2.40 euro otoyol ücreti ödeniyor. İkinci yol ise Kavala'yı geçtikten sonra Asprovolta'dan otobandan çıkıp Sithonia'ya ulaşmaktır. Bu yol kısa olmakla birlikte daha karışık bir yol.
Biz dönüşte bu yolu kullandık ve rahattı. Selanik te yemek molası ve şehir turundan sonra 16:00 gibi yola çıktık yaklaşık 100 kilometrelik yolu kat ederek saat 17:30 gibi Sithonia Nikitideki otelimiz Lily Ann Village ulaştık.
Otel küçük apart şeklinde organize edilmiş booking.com da 6.6 puanlı denize uzaklığı 500 metre civarında olan özelliksiz sıradan bir otel. Son anda karar verdiğimiz için ancak burada yer bulabildik. Sithonia ortada yer alan yarımada. Burası büyük kısmı çam ormanlarıyla kaplı daha bakir kalmış ve dolayısıyla gürültü ve eğlenceden çok sakinliği arayanlar için daha uygun. Özellikle doğu yakası daha sakin. Batı tarafında daha büyük turistik tesisler ve Neos Marmaras gibi daha hareketli ve eğlenceli yerler mevcut. Noes Marmaras mübadele sırasında Marmara adasından göç edenlerin yerleştiği bir bölge. Uzunca sayılacak bir sahil şeridine yerleşmiş. Ancak sokaklar çok dar olduğundan genellikle tek yönlü trafiğe izin veriliyor biz arabayla bir ucundan diğerine gitmek için birkaç kez tur atmak durumunda kaldık. Bu parmaktaki diğer önemli yerleşim yerlerinden biri Nikhiti. Sahilinde yazlıkların, cafelerin ve turistik işletmelerin yer aldığı küçük bir şehir.
Meydan
Batı kıyısında yer alan diğer şehirler Elia Nikhitis Toroni dir Bizim daha çok kullandığımız doğu kıyısında tur gemilerinin kalktığı Ormos Panagias adlı küçük bir yerleşim yeri var. Bundan sonra villa tarzında turistik işletmelerin bulunduğu Vourvouru , geniş bir kumsalı olan Sarti ve sonrasında Kalamitsi yer almakta Otele eşyaları bıraktıktan sonra hemen Agios Nikolaos’ı keşfetmeye çıktık. Araştırmalarımızda burada her Cuma akşamı karnaval olduğunu öğrenmiştik. Vakit erken olduğu için köyün merkezine gitmeden önce çevresini dolaşmak istedik.

Meydan 
Denizden gelenlerin yolunu izleyerek sahile çıktık.
Sahil geniş bir kumsaldan oluşuyordu ve denize girenler şemsiye şezlong açısından kendi olanaklarını kullanıyorlardı. Bunun hemen yanında Le Mantvi isimli beach bar konseptinde bir bölge daha vardı. Geri dönüp köyün daracık sokaklarından ilerledik. Sessiz ve sakin görünümlüydü. Bu gece karnaval olmayacağını düşünürken küçük bir meydana gelip arabamızı park ettik.Alanda eski bir arabada balon ve oyuncak satan seyyar satıcı vardı.
Sahibi bize hoş geldiniz dedi. Daha sonra adının Rıza olduğunu öğrendik. Karnavallarda oyuncak ve balon satıyormuş. Gümülcüneden gelmiş. Alanın yerini tarif etti ve biraz yürüyerek meydanı bulduk. Alan ortadaki küçük havuzun çevresinde biraz boşluk kalacak şekilde masalarla donatılmıştı. Meydan da iki taverna iki cafe ya da kahvehane ve bir pizzacı vardı. Sadece kahvehane şeklindeki işletmelerde insanlar oturuyordu. Bunlardan birinin önüne küçük bir sahne kurulmuştu.
Arka Sokaklar
Tavernaların tüm masalarının üzerinde rezerve olduğunu gösteren yazılar yer almaktaydı. Biz sahneden uzak Elia isimli tavernaya yöneldik. Neyse ki bir adet boş masa varmış. Sebastian karnavalın saat 21:00 civarında başlayacağını o saate kadar dolaşmamızı önerdi. Köyün taş döşenmiş dar sokaklarında biraz yürüdükten sonra arka sokaklardan birinde bir cafe ye oturup soğuk frappe ve biraları yudumladık.

Elia Restoran
Saat 21 de alana geldiğimizde kahvehaneler yerli halk tarafından doldurulmuştu ancak tavernalarda masalar henüz boştu. Bize ayrılan yere oturduk, yiyecek ve içecekleri sipariş ettik. Masalar bir anda dolmaya başladı. Saat 21:30 gibi alana inen yan sokaklardan birinden müzik sesleri ile birlikte özel kıyafetler giymiş 7’den 70’e kadınlı erkekli yaklaşık 30-40 kişilik bir grup belirdi. Orkestra sahnedeki yerini aldıktan sonra yaş gruplarına göre sırayla folklorik gösteriler başladı.
Yaşlısıyla çocuğuyla, kadınıyla erkeğiyle alandaki herkes oturdukları yerden alkışlarıyla ya da danslarıyla sahnedekilere katılıyordu. Masa bulamayan ya da oturmak istemeyenler ise çevrede buldukları yerlere ilişip yanlarında getirdikleri sandviçleriyle içeceklerini yudumlarken müziğin ritmine de uymayı ihmal etmiyorlardı. Sahne erken saatlerde miniklerin danslarıyla  şenlendi. Saatler ilerledkçe gösteri yapan grubun yaşlarıda ilerledi. Önce abla ve ağabeyleri izledik. En sonunda ise anne, baba,nine ve dedeler sahnedeydi.
Onların oyunlarının sonuna doğru yerli ya da turist neredeyse alandaki tüm insanlar oyuna katıldı. Alan bir anda yüzlerce kişinin eşlik ettiği kocaman bir dans pistine dönüşmüştü. Gece yarısından sonra biz ayrıldığımızda alanda hala insanlar dansa devam ediyordu.
Sabah kahvaltıdan sonra adanın doğu yakasını keşfetmeye karar verdik. Önce hem gezelim hem de araştırmalardan isimlerini öğrendiğimiz plajları görelim ve uygun bulduğumuz birinde vakit geçirelim istedik.
Saat 9:00 gibi hareket ederek Nikiti çıkışında sol tarafa dönerek doğu kıyılarına yöneldik. Nikitiden yaklaşık 10 km sonra Ormos Panagias'tan sonra karşımıza Talgo Beach tabelası çıktı. Yoldan sol tarafa yaklaşık 200 metrelik toprak yolla gidilen oldukça şık, organize bir klüp. Şezlong kullanımı için denize uzaklığına göre 5 ile 10 euro arasında değişen sipariş ön koşulu var.
Plaj kum ama deniz çakıllı idi. Şezlongların sıklığı ve sayısından çok kalabalık olabileceğini düşünerek sonra belki yeniden değerlendirmek üzere ayrıldık. Yolun devamında otel ya da pansiyon olarak kullanılan iki üç katlı villaların yer aldığı Vourvouru’ya geldik Çok şirin bir kasaba.
Özellikle deniz kenarında olan villalardan birkaç tanesini gezdik. Daha sonraki gelişlerimizde değerlendirmek üzere birkaç tanesinin ismini not ettik. Vourvouru’ nun sonunda ki Karidi sahiline uğradık. Çam ormanının kıyısında güzel bir kumsal ancak kendi imkanlarıyla değerlendirmek isteyenler için uygun bir halk plajı özelliğinde. Erken olmasına karşın çocuklarıyla gelmiş Sırp ve Romen turistler yerleşmeye çalışıyordu.
Vourvouru’dan sonra yol harika, Sithonia çam ormanı arasında kıvrıla kıvrıla ilerliyor. Yaklaşık 8 km sonra Lacara Camping levhasına rastladık. Burası çok geniş bir kamp ve Bungalov alanı idi. İçeride kiralık çadır ve karavanlar olduğunu gördük. Çok güzel bir sahili vardı. Keşfe devam etmeyi düşünerek burasını da aklımıza not ederek yola devam ettik. Birkaç km sonra Port Elea Kamp ve Bungalow alanı levhası görülüyor.
Biz ayrılırken alanın son durumu
Hafif yokuş olan toprak yoldan ilerleyince kamp alanı girişi ve resepsiyon görülüyor. Buraya girmedik ve aynı toprak yoldan Bahia beach okunu izleyerek yaklaşık 2 km daha ileride şık bir yere geliniyor. Plaj kum ve çakıl karışımı, yiyecek servisi yok sadece içecek servis ediyorlar. Güzel olmasına karşın yüksek volümlü müzik ve keşif merakı nedeniyle burada da kalmadık.
Talgo Beach
Bundan sonraki durağımız daha önce de adını duyup görme listemize eklediğimiz Armenistis plajı. Burası aynı zamanda kamping. Hafta sonu olması nedeniyle çok kalabalıktı. Güçlükle arabayı park edecek bir yer bulup giriş kapısına kadar birazda yürümemiz gerekti. Giriş ücretli ve kişi başı 3.5 euro. Plaj deniz ve kumsal çok güzel ancak plaj çok kalabalıktı ve burada da kalmak istemedik. Tekrar yola koyulduk, öğle yaklaşmıştı ve hava çok sıcaktı. Başkaca bir yere bakmadan Sarti ye kadar geldik. Küçük bir şehir, sokakları dar ve park yeri bulmak zor. Neyse ki sahilin sonuna doğru park yeri bulup arabadan kurtulduk.
Karidi Beach Vourvourou
Çok fazla düşünmeden kumsalı da olan beyaz koltuklu bir pizzacıya (Pizza Replay) oturduk. Sarti sahili bikaç km uzunluğunda denizi ve sahili kum. Bulunduğumuz yerde deniz bikaç metre içinde derinleşiyordu ve yosunlar vardı. Burada akşamı ettik. Akşam yemeğini için orada yaşayan bir tanıdıkla buluşup,
Camping Lacara sahili
Kassandra da Nea Potidea da “Marinaya Sea Food” isimli bir deniz ürünleri lokantasında muhteşem bir akşam yemeği yedik. Pazar günü yine her yerin kalabalık olacağını düşünerek aynı rotada arkadaşımızın önerdiği Skala Sykia ya gitmek için saat 9:00 gibi yola koyulduk. Port Elea yı 3-4 km geçtikten sonra yol boyunca reklamlarını gördüğümüz “o” harfi nar olan Rodia beach girişini gördük. Dün de buranın girişini son anda fark etmiştim ve durup geri dönmek istememiştim. Giderken önü kapandığı için ancak geçerken fark ediliyor. Bu günde girişi biraz kaçırdık ama geri döndük.
Bahia Bech
Girişinde işletmenin bayrakları ve boş bir çerçeve var. Çerçeveden uygun açıyla baktığınızda çerçevelenmiş resim gibi aşağıdaki işletmeyi görüyorsunuz. Tepeden aşağıya yeni açılmış olduğu belli, kıvrıla kıvrıla inen yaklaşık 2.5 km toprak yolu var. Elektrik jeneratörle su sanırım doğal kaynaktan sağlanıyor. Çınarların gölgesinde pırıl pırıl bir işletme. İşletmenin zevkli ve bilgili birisi tarafından dizayn edildiği belli. Üç bina var.
Armenitis Camping&Beach
Birisi bar şeklinde, diğerinde iki tane barbekü yapılmış ancak henüz kullanılmıyor. Üçüncü bina ise tuvalet ve duşlar. Burada kalmaya karar verdik. Bar çevresinde birkaç kişi oturmuş sohbetteler. Gidip ücretleri öğrenmek istedik. Bir genç karşıladı bizi. Henüz resmi işlemler tamamlanamadığından açılış olamadığını ama dilersek kalabileceğimizi söyledi. Su ve kahve ikram ettiklerini, karşılığında resmi bir belge sunamadıklarından bunun da ücret alamadıklarını söyledi. Pazar olmasına karşın oldukça sakindi. Ağaçların altına ve plaja dileyen dilediği yere yayıldı.
Sarti Sahili
Plaj yaklaşık 300 metre uzunluğunda sol tarafında bir heykel gibi dikilen kaya parçası var. Hem sahil hem de denizin içi kum ve yosun da yok. Yaklaşık 10 metre sonra derinlik boyu geçiyor. Su muhteşem ne soğuk ne de sıcak ve akvaryum gibi berrak. Alabildiğine masmavi bir deniz ufukta gökyüzü ile birleşiyor. Tam bu birleşme yerinde Atos ‘un dağlarının siluetleri seçiliyor.Bizim için en önemli şey ise başka yerlerde ki yüksek volümlü müziğin olmaması idi.
Rodia Beach girişi
Saat 13 den sonra güzel bir esinti başladı. Bu esinti açıktaki dalgaların ucunda küçük beyaz köpüklerin oluşmasına neden oldu ama plajda rahatsız edici bir dalgaya neden olmadı. Açlık ve susuzluk başlayınca akşama doğru plajdan ayrıldık. Yarımadayı güney ve batıdan dolaşarak Nikiti ye gitmeye karar verdik. Sarti üzerinde Skala Sykia, Porto Carras ve Neos Marmaras üzerinden yola devam ettik.
Rodia Beach
Yol üzerinde kısa bir atıştırma molası verdik. Akşam yemeğini Neos Marmaras ta yemeyi planladık. Neos Marmaras ile Nikiti arası 22 km. Neos Marmaras'ın güney ucundan girdik. Burada geniş bir kumsal var ve çok kalabalık. Sokaklar çok dar ve çoğu da tek yön. Uygun bir yer bulabilmek için birkaç kez şehre girip çıkmak zorunda kaldık ama bulamadık ve otele döndük. Otelin bulunduğu bölgenin sahilinde birçok taverna ve kafe olduğunu gördük ve akşam burada yemek yemeye karar verdik.
Rodia Beach
Nitekim bunlardan birisine oturarak balıklı menü ile akşam yemeğini tamamladık. Burada kabak kızartma parmak patates şeklinde doğranıp kızartılmış ve hardal sosuyla servis edilmişti. Çok güzeldi. Pazartesi günü tekrar Rodia ya gitmeye karar verdik. Ancak önce bir gün önce görüpte girmediğimiz Akti Oneirou kampinge uğramak istedik. Rodia dan sartiye doğru 2 km kadar uzaklıkta bir koy.
Rodia Beach
Buranın da yolu yaklaşık 1.5 km ve toprak. Burası iki işletmeden oluşuyor Girişin sol tarafı Manassu beach bar ve restoran sağ tarafı ise kamping ve bungalowların bulunduğu alan, Her ikisi de bakımlı ve güzel işletmeler. Özellikle bungalowlar çok hoşumuza gitti ve kalınabileceğini düşündük. Sahilde bol miktarda sabit güneşlik ve şezlong mevcut. Sahil kumsal ama deniz içi çakıllı. Bu güzel koyu da bırakarak biz tekrar Rodia ya döndük. Bu gün yanımızda yiyecek ve içeceklerimiz ile gelmiştik.
Mükemmel bir gün daha geçirdik burada. Akşam yemeği için Ormos Panagiasta gözümüze kestirdiğimiz iki tavernadan birinde yemeye karar verdik. Bunlardan sağ taraftaki “Akrogiali” den akşam için yer ayırtıp otele döndük. Akşam geldiğimizde hene deniz kıyısında kumların üzerinde bir masa ayrıldığını gördük. Ortam kendi hareketliliği ve doğal sesliliğinde dinlendirici, sakin ve manzara müthiş idi .
Manassu Beach Bar &
Akti Oneireu Camping Bungalows
Balık fiyatlarının çok makul olmadığını düşündük. Türkiyede çok sık karşımıza çıkmayan mezelerden tatmaya karar verdik ve ona göre menü oluşturduk. Burada tattığımız bazı mezelerin başka yerlerde daha güzellerini yemiş olduğumuzu düşündük. Ayrıca servis çok yavaş ve bazı siparişlerin gelmesi için 4 kez hatırlatmak zorunda kaldık. Salı sabahı dönüş günüydü. Selanikten değil de Arnea üzerinden Asprovolta ya ulaşmaya kara verdik.
Acti Oneirou Camping & Bungalows
Rotayı Sygic ten belirleyip yola koyulduk. Halkidiki’nin kırsalında çok güzel manzaralar eşliğinde Arnea’ya kadar geldik. Arnea yaklaşık 3500 nüfuslu bir yerleşim yeri. Şehre girip ara sokaklarda dolaşmaya başladıktan kısa bir süre sonra mekan kavramı karışıyor ve insan sanki Safranbolu sokaklarında yürüyormuş gibi hissediyor kendini.
Manassu Beach Bar
Oturduğunuz bir kahvehanede lokumla ikram edilen; orada greek burada türk olan ama özünde farklı olmayan kahveyi yudumladık. Meydanın üst kısmındaki Arnavut kaldırımlı ara sokaklara girdiğinizde Osmanlı zamanında yapılmış ve tipik mimari özellikler taşıyan iki üç katlı konaklarla karşılaştık. Bunların çoğu aslına uygun olarak restore edilmiş ve baktığınız zaman sanki yıllarca görüşmediğiniz bir akrabanızla karşılaşmış duygusu oluşturuyordu. Bu konaklardan iki tanesi müze olarak kullanılmakta ve eski dönemlere ait kıyafetler,aletler, eşyalar ve bol miktarda siyah beyaz etkileyici fotoğraflar sergileniyordu.
Akrogiali Restoran
Akrogiali Restoran
Şehir içerisinde dolaşırken türk olduğunuz anlaşılırsa birkaç kelimeyle sizi görmekten duydukları memnuniyeti paylaşmaya çalışıyorlar. Burada yaşayanların çoğu 1924 de yapılan mübadele sonucu Anadolu’dan getirilen göçmenlerin çocukları ve torunları. Bal aldığımız yaşlıca bir teyze büyük büyük annesinin Çatalca’dan geldiğini söylüyordu. Burada epeyce bir vakit geçirdikten sonra yeniden navigasyonun gösterdiği rotayı izleyerek Asprovolta’ya çıktık.
Arnea
Arnea
Bu yol halkidiki’ye ulaşmak için Selanik yolundan daha kısa ancak alternatiflerin ve karışıklığın fazla olması nedeniyle mutlaka GPRS eşliğinde gitmek gerekiyor. Bir daha geldiğimizde kesinlikle bu yolu kullanacağız.
Arnea 
Arnea
Kavala da mola verip Limanaki ya da Perigali Spagia (mezbaha) da Sabbas Taverna da öğle yemeği molasından sonra Anastasia’dan demleme çay içip kavala kurabiyelerimizi alıp Dedeağaç limandaki Hotel Erika’ya yerleştik. Akşam ismini çok duyduğumuz Makri Restorana gittik. Merkeze yaklaşık 12 km uzaklıkta. Rezervasyonsuz gitmiştik. Tam bir yer gösterdiler oturuyorduk ki en uçta manzaralı bir masa boşaldı ve oraya oturduk. Müşterilerin çoğu Edirne ve İstanbul’dan Türkler. Hal böyle olunca da garsonların çoğu da türk kökenli ya da Türkçe anlaşabiliyorsunuz. Burada yine muhteşem bir yemek sonrası otele ve sabahta Türkiye ye dönüş.
Keyifli Tatiller


Sithonia da mavi bayraklı plajlar

Mavi Bayraklı Plajlar
                    1-Triani Ammouda Beach-Livrohio          8- Porto Carras Main Beach
                    2-Armenistis Beach                              9- Neos Marmaras Main Beach
                    3-Platanitsi Beach                                10- Paradisos Beach
                    4-Sarti Beach                                      11- Lagomandra Beach
                    5-Sykia Beach                                     12- Anthimou Beach
                    6-Toroni Beach                                    13- Makria Lagada Beach
                    7- Kohi Beach Porto- Carras

Sithonia da önerilen  on plaj


12 Ağustos 2014 Salı

THASSOS ya da TAŞÖZ



Geçen bayramda (2013) bir tur programına katılarak Thassos adasına gitmiştik. Tur programı nedeniyle adanın görmek istediğimiz birçok yerini yeterince değerlendirememiştik. Son gün araç kiralayarak küçük de olsa bir ada turu yapmıştık ama yetmemişti. Yeniden gitme planları yaparken arkadaşlarımızın kendi araçları ile gideceklerini öğrendik. Bizde kendi aracımızla onlara katılmaya karar verdik ve 6 kişilik bir grup oluştu. Temmuz ayının ikinci yarısında bayram tatili başlamadan önceki hafta sonuna iki gün ekleyip (Perşembe-Pazar) yola koyulduk. Arabayla çıktığımız için öncesinde hazırlık gerekiyordu. Yunanistan için vize gerekiyor ama yeşil pasaporta gerekmiyor. İki işlem var birisi uluslararası ehliyet diğeri de yeşil sigorta. İkisini de Turing ve Otomobil Kurumu yapıyor. Büyük gümrük kapılarında da bu kurumun büroları olduğundan orada da kolayca yapılabiliyor. Her ikisini de birden yaptırırsanız yaklaşık 550 Tl civarında bir masrafı var. Ehliyet 1 yıl geçerli, yeşil sigorta en az 15 günlük yapılıyor. Sabah 07:00 gibi İstanbu’dan yola koyulduk. Tekirdağ, Keşan üzerinden İpsala ya ulaştık. Bu yol 250 km civarında ve trafik yoğunluğuna bağlı olarak 2.5-3 saat sürüyor. Gümrük kalabalık değilse ve tüm evraklar hazırsa 15 dk da her iki taraftaki işlemler bitiyor. Yunanistana girince hemen sizi Egnatia Odos E90 otoyolu karşılıyor. Hız sınırı 130 km/saat. Bu yolun yaklaşık 50. Km sinde polis kontrol noktası var. Her zaman olmuyorlar ama olduklarında yeşil kasko ve uluslararası ehliyet ve pasaport kontrolü yapıyorlar. Gümrükten sonra ilk büyük yerleşim yeri yaklaşık 45 km sonraki Alexandoupolis ya da Dedeağaç. Bundan sonraki il ise Komotini ya da Gümülcine, gümrükten yaklaşık 100 km sonra. Otoyoldan çıkmadan önce göreceğimiz son il Xanthi (Iskeçe) dir ve gümrüğe uzaklığı yaklaşık 140 km. Doğu ve batı girişi var. Batı girişinden yaklaşık 5 km sonra tünel ve 17 km sonra Thassos Keramoti çıkışı var. Thassos için buradan çıkmak gerek. Buradan çıktan sonra Keramoti istikametine doğru küçük kasabalardan geçerek 22 km lik biraz karışık yolun sonunda feribot iskelesine geliniyor. Thassosa Kavala’ dan da feribotla geçiş yapılabilir ama hem 30 km daha fazla yol gitmek gerekiyor hem de feribot geçiş süresi 2 saate yakın Kavala dan kalkan feribot limenas’a değil daha küçük bir liman olan Prinosa gidiyor.
Feribot
Kavala’yı da görmek isterseniz geçişte yine Keramoti iskelesini kullanmak daha akılcı. Keramoti’den Thassos’a Sezonda yaklaşık bir saat arayla feribot var. Biz 12:30 u kaçırdık 13:30 dakine bindik. Bu martılar eşliğinde 45 dk kadar süren kısa ama çok keyifli bir yolculuk. Feribotta bence yanınızda mutlaka ekmek, bisküvi ya da martılara verebileceğiniz yiyecekler bulundurun. Uzattığınız zaman gelip elinizden alıyorlar.
Feribot
Keramoti ve Thassos un güzelliklerini seyrederken Yunan ve ve Türk müziği ezgilerinden oluşan bir repertuvarı klarnet gitar ve akerdeon eşliğinde icra eden sokak çalgıcıları da yolculuk boyunca size eşlik eden diğer bir grubu oluşturuyor. Sizi ilk karşılayan şehir Limenas’dır. Adaya yaklaşırken sizi karşılayan yeşil yamaçlarda, mermer ocaklarının beyaz bir leke oluşturan görüntüsü bu güzelliğe gölge düşürüyor. Ama yine de adanın heyecanı daha baskın bir duygu. Her şey yolunda giderse İstanbul’dan Limenas’a kadar geçen süre yaklaşık 5 saattir.
Feribot

Ada yaklaşık yaklaşık 95 km kıyı şeridine sahip 380 kilometre kare büyüklüğünde ormanlarla kaplı bir yapıya sahip. Bizim güney Eğe sahillerinde olduğu gibi çam ağaçlarıyla kaplı. İskeleye indikten sonra sırtınızı denize dönüpte sol taraf doğru yönelirseniz yeni yapılar arasında geleneksel yapıların da yer aldığı, çok uzun olmayan turistik eşya satıcılarının olduğu sokağa ulaşırsınız. Panagia yolu izlenirse solda antik kent kalıntılarını görmek mümkün olur. Limanın sağ tarafı daha yeni yapılardan oluşmuş bir bölge. Bizim adaya geçmemiz 14:30 u buldu. Acıkmıştık ve otele gitmeden önce yemek yemek istedik. Arabalı olmanın rahatlığını kullanarak Limenas’a yaklaşık 8 km uzaklıktaki panagia köyüne doğru yola koyulduk. Geçen gezimizden bildiğimiz film seti havasındaki bu kasaba çok güzel tandır ve kokoreç yenilebilecek lokantalar var. Biz geçen yıl yediğimiz ve mutlu ayrıldığımız Drosia restoranı seçtik yine.
Drosia Restoran

350 yıllık olduğu söylenen kocaman bir çınarın altında. Lokantanın iki yanında bizdeki kokoreç ızgaralarına benzer iki adet ocak mevcut. Her ikisinde de büyük şişlere geçirilmiş kokoreç, tavuk, kuzu, domuz etleri çevrilmekte idi. Siparişi kilo ya da porsiyon olarak verebiliyorsunuz. Porsiyonlar alıştığımızdan daha çok geliyor. Tandır kebabı, kokoreç yunan salatası, cacık ve içeceklerden oluşan bir menü oluşturduk ve 6 kişi 68 Euro hesap ödedik.


Bu lokantanın hemen karşısında iki adat kahvehane mevcut. Bunların önünden yukarı doğru devam eden sokaktan yürüdük. Biraz ilerisinde sağda su akan kanal ve çevresinde taş döşeli güzel bir patika var. Buradan evlerin arasından yukarı yürünürse çınarların altında aşk çeşmesi ve aşk köprüsünün bulunduğu küçük bir alana ulaşılıyor. Eğer turlar olmaz ise sakin oluyor. Akan suyun sesi ve oluşturduğu serinlik nefes alıp dinlenmek için küçük bir mola olanağı sunuyor. Buradaki kısa mola sonrası hemen yanındaki kilise ve komşusu olan mezarlığı gezdik. Her bir mezara her gün uğrandığını gösteren işaretler vardı.
Aşk Çeşmesi

Geldiğimizden farklı bir yoldan aşağı doğru inmeye başladık. Çatıları kiremit yerine kayrak taşıyla kaplı, çok güzel boyalı süslü evleri, hayranlıkla izleyip fotoğraf çekerek kahve içmek için meydana doğru yürüdük.Adadaki özellikle kırsal kesimdeki birçok evin çatısı kayrak taşlarıyla kaplanmış. Burada özellikle inerken sol tarafta mor boyalı su kabaklarıyla süslenmiş panjurları mavi boyalı beyaz ev çok dikkat çekiciydi.
Panagia
Meydanda yan yana iki kahve var. Birisi sanırım siesta nedeniyle kapalıydı. Diğerinde iki yaşlı hanım oturuyordu. Anladık ki bunlardan birisi kahvenin işletmecisi imiş. Adı Ekaterina kahvenin adı da buydu Henüz adı konulmayan bir dille anlaşarak birer tane kahve ısmarladık.. Kahveler büyükçe fincanlarda geldi. Sonrasında otele gitmek için Limenas’a döndük. Seçtiğimiz otel Angelika bu bölgede hemen küçük bir limanın kenarında idi. Otel konum olarak yüzümüz denize döndüğünde feribot Limanının sağında küçük bir burunda yer alıyor.

Angelika Otel
Lokantalar ve turistik eşyaların satıldığı sokağın başında. Konumu mükemmel odaları eh işte, kahvaltısı vasat ama oteli sadece yatmak için kullanacağımız için çok dert etmedik. Limenas da yemek yenebilecek oldukça fazla seçenek var. Akşam yemeği için, Simi restoranta gitmeye karar verdik. Simi geçen sene de iki kez gittiğimiz balık lokantası.
Simi Restoran
Simi Adaya gelen turistlerin çoğunun uğradığı, özellikle Türklerin çok sevdiği bir lokanta.
Neredeyse adaya gelen her Türk turistin en az bir kez burada yemek yediğini düşünüyorum. Çok kalabalık olması nedeniyle rezervasyonsuz gitmemek gerek. Kaldığımız otele çok yakın olduğu için uğrayıp 1 saat sonrası için yer ayırtıyoruz. Ortam güzel yemekler çok çok özellikli değil. Sardalya ızgara ve ahtapotu sevmedik. Özellikle peynirli patlıcan gözleme, sarımsaklı ekmek ve barbun güzeldi. Fiyat ta yediklerimiz içtiklerimiz düşünüldüğünde makul idi (Kişi başı 13 euro kadar). Sabah hava günlük güneşlikti. Plaja gitmeye karar verdik. Son gidişimizde (Eylül 2015) limanın karşısında Mouses Taverna diye bir lokantaya gittik. İsminin anlamı periler. Bu periler Apollo lir çalarken arkasında şarkı söyleyen 7 peri, ancak bu şarkılar gerçek hayatta doğadan gelen güzel seslerden (rüzgar, su sesi gibi) oluşmakta. Simi ile karşılaştırıldığında hem hizmet hem de yiyeceklerin kalitesi anlamında daha üst sınıf bir lokanta. Fakat beklentinin aksine fiyat açısından fark yok.
Agios Iannios

Tercihimiz Agios Iannios oldu. Burası adanın güney doğusunda panagia dan geçilerek gidiliyor. Aliki plajına yakın bir koy. Yolda çok miktarda tabelası var. Yaklaşık 500 m kadar toprak zeminli dik ve virajlı bir yoldan iniliyor. Tek bir kulübe var. Elektrik yok jeneratörle enerji sağlanıyor. Kır tuvaleti var ama çok temiz. İşletmede de yiyecek ve içecek bulmak mümkün. Plajdaki şemsiye ve sezlonglar artık rutin ücretli olmuş ve 5 euro idi. Bu plajı artık boş yere aramayın.2015 mayısta gittiğimizde bakir olan alanda eylül 2015 de bir otel yükselmekte idi. Daha önceden bilmiyorsanız artık plajın yerini bilee bulamazsınız.

Kumsal iri çakıllı kumdan oluşmakta denizi ise çakıllı ancak akvaryum berraklığında. Gün boyunca burada vakit geçirdik. Adadaki plajlarla ilgili bilgiye http://www.greeka.com/eastern_aegean/thassos/thassos-beaches.htm den ulaşabilirsiniz. Dönüş te batıya doğru hareketle tam bir ada turu yaptık. Bu yol üzerinde Thassos a yaklaşırken Rakoni köyü var.
Agios Iannios
Köy yola yaklaşık 4 km uzaklıkta. Bu köyün girişinde zeytin yağı fabrikası var. Geçen yıl aldığımız zeytin ve zeytin yağları hoşumuza gitmişti. Tekrar uğramak istedik. Sahibi karşıladı bizi yine. Geçen yıl zeytin üretimi çok iyi olmadığı için organik zeytin yağının çok pahalı olduğunu gördük. Yine de 5 ve 3 litrelik iki teneke zeytin yağı ve zeytin aldık. Masada çok güzel armutları vardı neredeyse hepsini bitirdik. Ev yapımı uzo ikram etti ve alkol oranı 53 derece idi.
Akşam yemeği için Simi’nin komşusu olan restoran Palatanakia yi tercih ettik. Dün akşam burası tenha idi ama bu akşam masalar dolu. İki garsonla tüm masaları idare etmeye çalışıyorlar ve tabi ki serviste aksamalar oluyor. Garsonlar amatörce bu işi yaptıklarını düşündüğüm Vangelis ve Yannis. Yannis motorcu imiş. İstanbula çok gelip gitmiş. En iyi bildiği yerler Galata ve Taksim. Her konuda sohbet ediyoruz ve sonuçta olayı iki ülkenin insanlarının dost ve arkadaş olduğuna ancak hükümetlerin ortamı gerdiğine karar vererek sohbeti bağlayıp vedalaşıyoruz.
Platanakia
Servisin ağırlığı ve bekleme süresinin uzunluğu dert edilmez ise yemekleri Simiden kötü değil ve hatta ahtapot ve sardalya ızgara Simiden daha başarılı idi. Fiyat kişi başı 12 euro civarında. Adada denize girebileceğimiz ikinci günümüz.
Arhangelou Manastırı
Gideceğimiz plaj konusunda kararsız kaldık.Adayı iyi bilen bir arkadaşımızdan Kekes plajını güzel olduğu konusunda bir bilgi edindik. Otelde kimse bilmiyordu burayı. Haritadan adanın güney doğusunda bir yer bulup gittik ama bu plajı bulamadık. Yol üzerinde Arhangelou manastırı var. Buraya da uğradık. Diz üstü giyisisi olan bayan ve erkeklere etek yada pijama giydiriyorlar ve açık olan omuzlara da şal örtüyorlar. Avlusundan ve hediyelik eşya satan dükkanından başka bir yeri göstermiyorlar.
Arhangelou Manastırı
Burada dolaşırken yağmur başladı ama çok şiddetli ve uzun süreli değildi. Sonuçta kalabalık olmasına karşın Aliki plajına karar verdik. Aliki adanın güney doğusunda her iki yanında plaj olarak kullanılabilen ve üzerinde tarihi kalıntıların yer aldığı bir yarım ada.
Doğusu daha sakin ama biz batı tarafını tercih ettik. Burada geçen yılda oturduğumuz ortadaki beatiful Alice’nin yerini tercih ettik. Garsonumuz Dimitra buradaydı yine. Öğle olmuştu tabiki yemek zamanıydı. Burada et menüsünü tercih ettik fiyat yine kişi başı 12-13 euro idi Geçen yıl şemsiyeler ücretli değildi ama bu yıl 7 euro olmuş ancak yemek yiyenlerden bu ücreti almıyorlar.
Aliki
Deniz çok güzel temiz ve berrak. Buranın kumsalı yaklaşık 200-250 m uzunluğunda ve çok dar. Kumu ince. Denizin başlangıcı kaya ama 4-5 m ilerleyince kum oluyor. Çok derin değil. Otele döndükten sonra iki kişi ismini bildiğimiz ama gitmediğimiz Makryammos plajını görmek istedik. Limenas’a 4-5 km uzaklıkta bir koy. Karşımıza tatil köyü konseptinde bungalovlardan oluşan bir işletme çıktı. Ziyaret için bize ücretsiz 1 saat süre verdiler. Güzel yeşillikler arasında bir işletme. Sahili çok güzel. Kuzey tarafını bir mendirek kapatıyor ve kuzey rüzgarlarını kesiyor. Sahil kum ve deniz yine Turkuaz renginde. Resepsiyonda Türklerle karşılaştık , ikinci kez geldiklerini ve çok mutlu olduklarını söylediler. Kapıdan çıkarken görevliye günübirlik kullanımın mümkün olup olmadığını sorduk. Kişi başı 3 euro karşılığında günlük olarak girebileceğimizi söyledi. Yarım pansiyon konsepti ile çalışıyordu ve bizim için çok uygun değildi. Daha sonraki gelişlerimizde burasını günübirlik kullanmaya karar verdik.
Kazaviti
Akşam yemeği için Kazaviti ye gitmeye karar verdik. Geçen gelişimizde de burada yemek yemiş ve çok mutlu olmuştuk. Kazaviti adanın batı tarafında Limenas’a yaklaşık 25 km uzaklıkta bir dağ köyü. Limenastan Prinos a doğru giderken Megalo Prinos sapağından çıkılıyor. Buradan yaklaşık 5 km kadar.Yol üzerinde birçok lokanta var ama sonuna kadar gitmek lazım. Köy meydanına geldiğinizde yol bitiyor zaten.

Meydan da birkaç lokanta var ama hepsinin de patroniçesi Anni. Geçen yıl tanışmıştık bu süslü hatunla. Bu yıl hamile idi. Kocası Yorgo hiç ortalıkta gözükmüyor ve tanışamadık tabi. Burada akşam yemeklerinin daha keyifli olduğunu düşünüyorum. Hava kararmadan gidilirse bu güzel köyde küçük bir gezinti de yapılabilir. Bu seferinde gittiğimizde hava kararmak üzere idi ve meydandaki masalarında neredeyse dolmak üzere olduğunu gördük.
Kazaviti

Meydanın başlangıcında bir masa bulup oturduk. Türk olduğumuzu öğrenince hemen bizim masaya Cüneyt’i gönderdiler. Cüneyt İskeçeli ve kısmetse mayısta Nergisle evlenecekmiş. Burada da kesinlikle et tercih edilmeli. Çeşitler çok ve hepsinden de tatmak gerekir. Kabak kızartma ve kabak çiçeği kızartmasını çok beğendik. Tabi ki etler mükemmeldi. Meydanın arkalarında yer alan masaların bulunduğu alan daha kalabalıktı ve burada sahne oluşturulmuş müzik yapılıyordu.O akşam düğün olduğunu öğrendik. Yemekten sonra tabi ki düğünün hakkını verdik. Kazaviti hakkında bilgi ve konumuna http://www.kazaviti-thassos.net/ bakabilirsiniz.








Pazar günü dönüş günüydü. Aynı yolu takip ederek dönüşe başladık. Şunu öğrendik ki Pazar günleri akaryakıt istasyonlarının çoğu kapalı oluyor. Özellikle merkezler dışında açık akaryakıt istasyonu bulmak mümkün değil. Yakıt az ise Pazar günleri uzun yola çıkmadan tedbirini almak gerek. Sonuçta Thassos, denizi, sahilleri, yiyecekleri, fiyatları ve İstanbul’a yakınlığı ile keyifli bir tatilin uygun adresi. Adada keşfedilecek onlarca güzellik olduğunu düşünüyoruz ve uygun fırsatta bunları keşfetmek için yeniden dönmeyi planlıyoruz.
İYİ TATİLLER